PINAR Yaşam Pınarım

Pınar’ın misyonu; tüketicilerine sağlık, lezzet, yenilik kaynağı olan ürünleri sunan bir yaşam pınarı olmaktır. Bu misyon çerçevesinde yaşam pınarı olmanın temelde dayandığı üç ana unsur; sağlık, lezzet ve yenilik pınarı olma özelliğidir. Pınar, tüketicilerine sunduğu sağlık, lezzet ve yenilik ekseninde “iyi yaşam”’ı destekler ve faaliyetleri bu ana hedef doğrultusunda sürdürür.

Oğlum büyüdüğünde, 'iyi ki benim annem senmişsin' desin istiyorum

Özge Özberk'in evine varıp, bahçede oynayan anne ve oğlu gördüğümüzde devam eden bir çekim var sandık. Çünkü Özge Özberk, tıpkı ekranda gördüğümüz gibiydi. Hatta çok daha güzel, çok daha sıcak, cana yakın ve bir o kadar da sempatikti... Ne mutlu ki, oğlu da bu özelliklerini annesinden almı. Anne ve oğlu, dünyanın en güzel aklarından birini paylaıyorlar ve biz bu kareye bakıp, kocaman bir "Maallah" diyoruz...
Anneliği, oğlu Leo'yla olan ilikisini ve yeni rol aldığı diziyi anlattı Özberk... Biz de keyie dinledik...

Pınar ürünlerini kullanır mısınız? En sevdiğiniz ürün hangisidir?
200 ml Pınar Süt başucu içeceğimdir. Bütün hamileliğim boyunca içtim. Sabah kahvaltı gevreğini hazırlarken de Pınar Süt kullanıyorum. Geçenlerde kayınvalideme bir paket verdim ki, krem şantiyi Pınar Süt'le yapsın...

Hamileliğiniz planlı mıydı? Bir çocuğunuz olmasına nasıl karar verdiniz?
Hayatımdaki bir be yıl oldukça yoğun geçti. Artık huzuru aradığım bir döneme gelmitim. Evlilik hayatı da çok ükür iyi gidiyordu. "Huzuru çocukla bulalım" diye düünüyorduk. iki yıl önce 'Yol Arkadaım' dizisinin bitmesinin ardından, bir kafa dearjı için eimle tatile gittik ve bebile geri döndük. Her ey zihinde bitiyor, hazır hissetmedikten sonra olmaz. Çocuklar da biliyorlar ne zaman geleceklerini... Biraz planlıydı açıkçası...

Genelde, anneler hamilelik günlerini çok özlerler. Sizin hamilelik sürecinde hounuza neler gitmiti? Neleri özlüyorsunuz?
Leo’yu kucağıma aldığım anı ve u an birlikte kotuğumuz zamanları hiçbir eye değimem. Özlem olarak niteleyemem ama, hamilelik süresince beni çok fazla heyecanlandıranın, 'ilk tekmesini hissetmek' olduğunu söyleyebilirim. Çok ükür, rahat bir hamilelik aadım. Çalımak zorunda kalmadım ve sürekli film izledim. Bir talihsizliğ im, domuz gribine denk gelmemdi. Muhteem bir doktorum vardı. Baak Dira; o da yeni çocuk doğurmutu. Yaadığı bütün tecrübeleri birebir paylatı. Kafama takılan her eyi ona sorabiliyordum, kendisiyle çok yakın bir süreç geçirdik. Hamilelikte rahat olmak çok önemli. Sürekli 'acaba' diye düününce ne süt kalır ne baka bir ey… Elbette bünyeyle de ilgisi var. Mesela çok yakın bir arkadaım demir sorunundan bulantıya kadar hamilelikte yaanabilen tüm sıkıntıları yaadı. Sanırım ben anslıydım.

Çocuk sahibi olduğunuzda, eski Özge’ye bakıp neler dediniz?
fiöyle bir örnekle yanıt vereyim, çoğumuz uçağa bindiğimizde, hele ki yorgunsak, bir çocuk ağlamasının ne ifade ettiğini biliriz. Kulağımıza tıpa takmak isteriz, çocuk sussun isteriz. Hatta, anne ve babasına içimizden kızarız belki... imdi çocuğu olan bir anne olarak, böyle bir durumla karşılaştığımda "Canım neden ağlıyor acaba? Altını mı kirletti, karnı mı aç, nasıl yardım edebilirim?" diye düşünüyorum. Kızgınlıktan bambaşka bir duyguya geçiş var. Nasıl ifade edeceğimi bilmediğim bir duygu bu. Vicdan, hoşgörü, yardım etme isteği, gözlerin dolması… Hepsinin karışımı ve çok daha fazlası… Çocuklarla çok haşır neşir olan, bebeklerle deliren biri değildim. Ama bugün, Leo’nun uyurken aldığı bir nefesi görmek bile bana dünyaları veriyor. Eşimle oğlumuzu izlerken uyuyakaldığımız çok olmuştur. Elbette bunların yanında, çocuk sahibi kişiler olarak, çevreye, dünyaya, ülkemize karşı duyarlılığımız da arttı.

Çocuk sahibi olmayı erteleyen annelerin bazıları, çocuk sahibi olduklarında, "Keşke daha önce yapsaydım" der. Siz de bunu söylemiş miydiniz?
Hiç öyle hissetmedim. 'Yol Arkadaşım' projesi, Çağan Irmak'ın varlığı sebebiyle, çok güzel bir projeydi. O proje için çocuk sahibi olmayı ertelemiştim. Ben her şeyin bir zamanı ve doğal bir akışı olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla, "Keşke o sene yapsaydım" diyemem. Kadınlar elbette kendilerini düşünüyorlar ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyorlar. Kimse üniversiteyi bitirir bitirmez hemen başarılı bir kariyere kavuşmuyor. Bu süreçte de, 30-35 yaş aralığında çocuk sahibi olunuyor. Bence bu dönem, mantık olarak da insanın kendini hazır hissettiği bir dönem. Elbette çocuğunuz olduğunda, hissettiğiniz sevgi, size farklı şeyler de düşündürtebilir. Ben mesela, Leo'ya baktığımda, keşke 10 yıl önce yapsaymışım, hatta bundan 10 tane yapsaymışım diyorum ama hayatın doğal akışının olduğunu da biliyorum. Her şeyin doğru bir zamanı var. 'Keşke'lerle dolu bir hayat değil benimkisi...

Oğlunuzla neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Aranızdaki ilişki nasıl?
Doğumdan sonra bir yıl boyunca birlikteydik. 9 buçuk ay emzirdim. Düzen oturtmak, sanırım çocuk yetiştirmenin en temel şartı. "Aman canım, bir saat geç uyusun" demedik hiç. Yemeği, meyvesi, uykusu her şeyi düzenlidir. Çocuğa düzeni kurarsanız, mutlaka uyacaktır, size uyum gösterecektir. Leo, kitap okumamı çok seviyor. fiimdi, sesli kitaplar var, sayfayı çevirdiğinizde çıkan düğmeye basıyorsunuz, örneğin hayvan sesleri çıkıyor. Ya da diyelim, hikâyede 'kapı çalmış' yazıyor. Siz düğmeye bastığınızda bir zil sesi geliyor... Böyle kitaplara bayılıyor. Daha 7-8 aylıkken bu düğmeleri keşfetmişti. Top çevirmek de sevdiği bir başka oyun. Top hakimiyeti çok yüksek. Sanırım bu konuda babasına da çekmiş. Leo ile paylaşabileceğim en güzel şey, ona bir oyun ortamı sağlamak. Garaj yapıyoruz, içine oyuncakları sokuyoruz mesela... Leo, onunla ilgilendiğinde ve ses çıkarttığında sevinçten uçuyor. fiimdi gerçek arabaları tanımaya başladı, yoldan geçenleri izliyor. Kediyle de çok eğleniyor. Kedi kaçıyor gerçi ama!

Anneler çocuklarının geleceği için hayal kurmaktan kendilerini alamazlar. Sizin Leo için kurduğunuz hayaller neler?
Ona bakıp her zaman, "İnşallah hayatın boyunca çok şanslı bir çocuk olursun” diyorum. İyi şeyler yanında olsun, iyi insanlarla tanışsın... Muhakkak sporla uğraşsın istiyorum çünkü sporla uğraşan insanların kötülüklerden izole yaşadığını düşünüyorum. Sonuçta mutlu olsun, kendisi için, çevresi için ülkesi için iyi şeyler yapsın. Bir adım önde olup, araştıran merak eden bir çocuk olsun...

Leo'nun beslenmesinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Hamilelikten itibaren Leo'nun beslenmesine çok önem verdim. Balık çok önemliydi, bol bol balık yedim. Sebzelerin taze olmasına da çok dikkat ettim. Her şeyin tazesini tüketmeye çalışıyoruz. Leo'ya mutlaka yoğurt yediririm, yoğurda bayılıyor zaten. Dışarı çıksak bile yiyeceği yemeği yanımda götürüyorum. Hareketli bir çocuk olduğu için yemek yeme konusunda bir sıkıntımız olmadı hiç. Yemeyen çocuklar için, "Azıcık dışarı çıkarıp koştursunlar" derim, görecekler ki her şeyi yiyecek. Leo, meyve yemeyi, salatalı k, havuç, eline ne verirseniz yemeyi seven bir çocuk, çok şükür.

Oğlunuz büyüdüğünde bu röportajı okuyacak olsa, ona bugünden ne söylemek isterdiniz?
Siz bunu sorarken bile gözlerim doldu... Aslına bakarsanız, hastanedeyken, bana bir defter vermiş, emzirme saatlerini yazmamı istemişlerdi. Ben öyle başladım yazmaya. Bir baktım, bu bir anı defteri olmaya başladı. 14 aydır, hiç sektirmeden mesela bugün sizi de yazacağım her gün onunla ilgili duygularımı ve yaşadıklarımızı yazdım. "Bugün şunu yedin ve suratın şu hale geldi, ben de fotoğrafını çektim" diye yazdım mesela. Bu defter, herhalde gördüğünde şaşıracağı en güzel şey olacak. Dergiler de aynı şekilde... Anı defterine, her gün onu ne kadar sevdiğimi yazıyorum. İnşallah ileride okuduğunda, "Benim annem ne kadar iyi bir annelik yapmış bana" diye düşünür ve "iyi ki benim annem senmişsin" der bana...

'Canım Babam' dizisinde Mehmet Aslantuğ ile başrolleri paylaşıyorsunuz. Biraz diziden bahseder misiniz?
"Merhaba, adım Cansu ama sululuktan hiç hoşlanmam, bu yüzden bana Can diyebilirsiniz" diyen bir kızı oynuyorum. Annesi ve teyzesi, evliliklerinde yaşadıkları sorunlar sebebiyle, Cansu'nun iyi bir evlilik yapmasını istiyorlar. Buna karşın, Cansu'ya yakıştırılmı ş bir lakap var: Erkek Fatma. Aikido yapıyor, kız gibi giyinmeyi sevmiyor. Cansu, anne ve teyzesiyle yaşarken, yan köşke çok şık, yakışıklı bir doktor, üç çocuğuyla taşınıyor. Cansu, tesadüşer sayesinde bir şekilde eve giriyor ve çocuklarla iletişim kuruyor. Çocuklar Cansu'yu seviyorlar ama baba, prensiplerine aykırı geldiği için kızın eve girmesini çok fazla onaylamıyor. Gülümseten bir romantik komedi... ‹lk bölüm senaryoyu anlatıyordu biraz. İkinci bölüm ise çok çok daha eğlenceliydi. Çekmek için Ağva'ya gittik, çok ama çok eğlendik. Umarım izleyenler de keyif alır.

 
Bu içeriği paylaşın;
 
 
 

Copyright 2016 Yaşar Holding A.Ş.

Gizlilik ve Kullanım Koşulları/KVKK
 
Site by LuckyEye
 

PINAR İLETİŞİM MERKEZİ

444 76 27

 
CookieWeb sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. Daha fazla bilgi için gizlilik ve kullanım koşullarımıza göz atabilirsiniz.
X